ŞÖYLE Kİ
İnsanları üzdüm. İnsanları kandırdım. Hayatım
boyunca. Hep. Dersler çıkarmayı bilemedim. Yanlışlarımdan, doğrularımdan ve
hayattan. Evet, doğrularımdan. Neden ve nasıl olduklarını bilmediğim için. Gerçi
bilsem, yanlış kalmazdı ancak tesadüfi “doğru” oldu hepsi. Yanlışa gelince,
çeşit çeşit mi? Hayır. Henüz bunun için yeterince yaşamadım. Farklı mı? Hayır.
Herhangi bir insanın hayatından farksız hayatım ve tabi ki yanlışlarım. Kötü
olan yanlışları tekrarlamam. Gerçekten yanlış olan bu. Başka insanların
yanlışlarıyla ne kadar benzerlerse kendi içlerinde de o kadar benzerler. İşte
buna “aynı hata” derler. Böyle zaman geçiyor işte. Şansa bak! Geçiyor
hakikaten. Kendime kızıyorum çünkü olmadığım ya da görünmediğim gibiyim. Her
neyse işte! Önemli olan “aynı hata” dediğimize zaman kavramı eklenince buna “döngü”
dendiği. Bazıları kısır döngü der. Yanlış. Ancak size bunu açıklayamam.
Söylersem beni dinlemekten çok beni uyutmaya çalışırsınız. Neyse. Benim en
zayıf noktam bu noktada oluşuyor işte. ”Döngü”. Döngü hem zararlı hem de
sıkıcı. Böyle olması öldürüyor beni. Neden öldürüyor peki? Döngünün hayatın ta
kendisi olması öldürüyor beni. Değişim kaçınılmaz evet. Döngü de kabul ediyor
bunu. Ama değişim kalıcı değil. Kırıcı ve yeniden yapıcı. Elime çok fırsat geçti.
Dönüm noktaları. Vaatler ve ricalar. Değerlendiremedim. Çok çalışmıştım. İllüzyon
mu bilmiyorum ama çalışmıştım. Galiba. Diğer yandan, tek bir sefer geçseydi bu
fırsat daha çok pişman olurdum. Doğru. Ama böylesi yine de daha kötü. Daha çok
acıyorum kendime. Sonuç olarak, bırakın sevmediğim bu sistemi-döngü- yok
etmeyi, daha mutlu olabileceğim başka bir döngüye geçmeyi bile beceremedim. Bir
çok fırsat harcadım her şeyin yanında. Üzücü. Hiçbir düşmanımın karşısında bu
kadar çaresiz olmamıştım. Peki, ben mi besliyorum? Bilmiyorum. Ama yok etmek
yerine kendime kızıyorum, beslediğim pisliğe kızmak yerine. Sonra insanlara
bakıyorum. Kafamı çeviriyorum. Yok etmenin döngü değiştirmeye benzer bir yolu
var ama bunu insanlara bakarken yapamazsınız. Cevabı kendinizde çünkü fiş size
takılı ve her zaman onu çekecek bir eliniz var. Büyük cesaret. İntihar. Dönüm
noktalarından farksız. Korkağım ve ne zaman tabancayı kafama dayasam
ıskalıyorum. Gerçekten. İş başında böyle değilim, değildim. Emin olun! İntihar.
Sonra konuşuruz. Biliyorum. Daha çok gelmem gerekecek. Yaşanan bunca şeyden
sonra siz istemeseniz onlar ister.
ASLINDA
Çok
konuşurken kafam çalışır. Bağlantıları doğaçlama kurarım. İçleri boştur. İşime
yaradılar mı? Bazen. Boş insanları ikna ettiler. Olsun. Yanımdakiler ya da ikna
etmem gerekenler onlar olduğuna göre bende farklı sayılmam. Sessizken
şanslıyımdır. İnsanlar beni olmadığım
biri gibi görür ve hayat kısada olsa çok farklı gelir bana. O anın
verdiği heyecanla kabuğumdan çıkarım. Akşam olmuştur ancak. Kimseyi göremem.
Geç anlıyorum nedenleri, sorun bu. Oysa sessiz kalsam, hep çok şanslıyım ben.
Sessizken hayal kurarım, ilhamı olmayan.
Çok hayal kurmayın derim. Ben hep pişman oldum. Hep keşke dedim. Nedeni ben mi?
Biraz. Birazda hayaller belki. Kötülük hep vardı. Sorun şu ki onu çok
kullandım. Yanlış kişilere karşı olmasa ortada yanlışta kalmayacaktı. Ama hep
yanlış kişilere. Durun. Özür diliyorum. Herkese karşı kullandım. Bu çok büyük
bir eksiklik. Kısaca, kötülük yaptım ve herkese karşı kullandım. Kötü
olanlaraysa kandım. Hepsi o an oldu. Süreç yoktu. Zaman, ben düşünmeye
başlayınca akmaya başladı. Bu nedenle geç kaldım anlamakta. Nedeni ben mi?
Kesinlikle. Irmak denize dökülüp sakinleştikten sonra yanlış yaptım diyebildim.
Oysa buna hiç izin vermemeliydim. Hepsinin sorumlusu döngüydü belki de. Ancak
gidenler çoktan denize ve oradan okyanusa karışmıştı. Bu bana ölümü
hatırlatıyor. Öyle değil mi? Ölenler toprak olur. Toprak ne olur peki? Her şey.
Doğanın ve döngünün size sunduğu her şey. Yanınızdaki her şeye karışır ve o
kadar dağılır ki, kendini görünmeyecek hale getirir. Ölenleri unutmayın. Onlar
çevrenizde ki her şeyde var. Ama en
çokta yeni doğan güneşte. En iyi onun altında hissedilirler. Bunu unutmayın
ilerde konuşuruz. Ölenler toprak olur, peki gidenler? Yanınızdan birini
alsalar, hiç bilmediğiniz kıyılara bıraksalar - yeni, çok uzak ve çok farklı
bir döngü – ne olurdu? Bunun ölümden ne farkı var? Aradığınız damlayı bu
isimler okyanusunda nerede bulacaksınız? Artık o damla size ait değil okyanusa
aittir tıpkı ölülerin toprağa, döngüye ve doğaya ait olduğu gibi. Irmakta
kalmalıydınız. Hep . Denize karışmanın ölümden farkı yok. Okyanustan
bahsetmiyorum bile. Ben oranın dilini bilmem. Neyse! Kontrol manyaklarını ve
yüzsüzleri alıyorum içime ve yeniden yola çıkıyorum. Güçlüyüm. Zamanı
durduruyorum. Her şeyi ince ince yeniden yapıyorum. Yıktığım her yeri en baştan
inşa ediyorum. Sıra kendime geldiğinde, acımadan kesiyorum yabani otlarımı.
Kafamı çeviriyorum ve bakıyorum insanlara. Şaşırmamak gerek. O kadarda güçlü
değilim. Duran sadece kendi zamanım. Onların hayatları çoktan geçmiş ve
şekillenmiş oluyor. Ben ise anıları düzelten, ama zaman şeridinin dışında
kalmış bir yabancı olarak kalıyorum. Hatıralarında var mıyım? Bilmiyorum. Bilemem.
Sorumlusu ise kötülük. Evet. Beni kullanan kötülük. Sonunda dalga geçiyorum. Her
zaman, en kötüsüyle. En yukarda durduğumu sandığım yerden çukuru en dibini
görebiliyorum. Yanlış . Ben zaten en dipteyim. Bakıyorum, “ ben” oluyorum o en
kötüsü. Ha sahiden, sizin ben dediğiniz şey ne? Bilmiyorum. Yine de bunu size
anlatabilirdim. Benim ki ne? Bilmiyorum. Ama az çok anlatabildim galiba.
Doğrulardan bahsetmiştim, başarılarımda böyle işte, farkındalıktan yoksun, kötü
ve geçici.
SON OLARAK
Bu konuşma ve
gelecek hiç biri mutlak değil. Ben döngünün önünde duran son nefesim ve ben
bitene kadar değişim olacak. Hem dünyada hem bu konuşmada. Dünyayı değiştirmeye
çalıştım. Defalarca. Ütopyanın ulaşamadığı hayallerim vardı. Her zaman hedefe ulaşmanız
gerekmez. Yavaşlatmak bile zaferdi. Siz hiç dünyanın daha iyi bir yer olduğu
bir güne uyandınız mı? Gördüm. Evet. Yaşadıkça. Yalan. Evet. Yalan. Aslında
kötülük yok. Dünya iyi. Ben bu yüzden başarısız oldum ve buradayım. Kötü olan
bendim. Ya da beynimin illüzyonu. Sadece kavramlara taktığımız isimler zıttı.
Kalanları pürüzsüz . Daha fazla kurcalamanın gereği yok. Zaten çok sıkıldım.
Devamı gelecek. Gelmek zorunda. Ben kim miyim? Sabuncu. Evet. Basit bir
sabuncu. Hayattan tek beklentim bana ayvayla iyi gidecek bir içki vermesi. Ve
şimdi izninizle onu aramaya gidiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder