5 Haziran 2012 Salı

1

ŞÖYLE Kİ
 İnsanları üzdüm. İnsanları kandırdım. Hayatım boyunca. Hep. Dersler çıkarmayı bilemedim. Yanlışlarımdan, doğrularımdan ve hayattan. Evet, doğrularımdan. Neden ve nasıl olduklarını bilmediğim için. Gerçi bilsem, yanlış kalmazdı ancak tesadüfi “doğru” oldu hepsi. Yanlışa gelince, çeşit çeşit mi? Hayır. Henüz bunun için yeterince yaşamadım. Farklı mı? Hayır. Herhangi bir insanın hayatından farksız hayatım ve tabi ki yanlışlarım. Kötü olan yanlışları tekrarlamam. Gerçekten yanlış olan bu. Başka insanların yanlışlarıyla ne kadar benzerlerse kendi içlerinde de o kadar benzerler. İşte buna “aynı hata” derler. Böyle zaman geçiyor işte. Şansa bak! Geçiyor hakikaten. Kendime kızıyorum çünkü  olmadığım ya da görünmediğim gibiyim. Her neyse işte! Önemli olan “aynı hata” dediğimize zaman kavramı eklenince buna “döngü” dendiği. Bazıları kısır döngü der. Yanlış. Ancak size bunu açıklayamam. Söylersem beni dinlemekten çok beni uyutmaya çalışırsınız. Neyse. Benim en zayıf noktam bu noktada oluşuyor işte. ”Döngü”. Döngü hem zararlı hem de sıkıcı. Böyle olması öldürüyor beni. Neden öldürüyor peki? Döngünün hayatın ta kendisi olması öldürüyor beni. Değişim kaçınılmaz evet. Döngü de kabul ediyor bunu. Ama değişim kalıcı değil. Kırıcı ve yeniden yapıcı. Elime çok fırsat geçti. Dönüm noktaları. Vaatler ve ricalar. Değerlendiremedim. Çok çalışmıştım. İllüzyon mu bilmiyorum ama çalışmıştım. Galiba. Diğer yandan, tek bir sefer geçseydi bu fırsat daha çok pişman olurdum. Doğru. Ama böylesi yine de daha kötü. Daha çok acıyorum kendime. Sonuç olarak, bırakın sevmediğim bu sistemi-döngü- yok etmeyi, daha mutlu olabileceğim başka bir döngüye geçmeyi bile beceremedim. Bir çok fırsat harcadım her şeyin yanında. Üzücü. Hiçbir düşmanımın karşısında bu kadar çaresiz olmamıştım. Peki, ben mi besliyorum? Bilmiyorum. Ama yok etmek yerine kendime kızıyorum, beslediğim pisliğe kızmak yerine. Sonra insanlara bakıyorum. Kafamı çeviriyorum. Yok etmenin döngü değiştirmeye benzer bir yolu var ama bunu insanlara bakarken yapamazsınız. Cevabı kendinizde çünkü fiş size takılı ve her zaman onu çekecek bir eliniz var. Büyük cesaret. İntihar. Dönüm noktalarından farksız. Korkağım ve ne zaman tabancayı kafama dayasam ıskalıyorum. Gerçekten. İş başında böyle değilim, değildim. Emin olun! İntihar. Sonra konuşuruz. Biliyorum. Daha çok gelmem gerekecek. Yaşanan bunca şeyden sonra siz istemeseniz onlar ister.



ASLINDA


Çok konuşurken kafam çalışır. Bağlantıları doğaçlama kurarım. İçleri boştur. İşime yaradılar mı? Bazen. Boş insanları ikna ettiler. Olsun. Yanımdakiler ya da ikna etmem gerekenler onlar olduğuna göre bende farklı sayılmam. Sessizken şanslıyımdır. İnsanlar beni olmadığım  biri gibi görür ve hayat kısada olsa çok farklı gelir bana. O anın verdiği heyecanla kabuğumdan çıkarım. Akşam olmuştur ancak. Kimseyi göremem. Geç anlıyorum nedenleri, sorun bu. Oysa sessiz kalsam, hep çok şanslıyım ben. Sessizken  hayal kurarım, ilhamı olmayan. Çok hayal kurmayın derim. Ben hep pişman oldum. Hep keşke dedim. Nedeni ben mi? Biraz. Birazda hayaller belki. Kötülük hep vardı. Sorun şu ki onu çok kullandım. Yanlış kişilere karşı olmasa ortada yanlışta kalmayacaktı. Ama hep yanlış kişilere. Durun. Özür diliyorum. Herkese karşı kullandım. Bu çok büyük bir eksiklik. Kısaca, kötülük yaptım ve herkese karşı kullandım. Kötü olanlaraysa kandım. Hepsi o an oldu. Süreç yoktu. Zaman, ben düşünmeye başlayınca akmaya başladı. Bu nedenle geç kaldım anlamakta. Nedeni ben mi? Kesinlikle. Irmak denize dökülüp sakinleştikten sonra yanlış yaptım diyebildim. Oysa buna hiç izin vermemeliydim. Hepsinin sorumlusu döngüydü belki de. Ancak gidenler çoktan denize ve oradan okyanusa karışmıştı. Bu bana ölümü hatırlatıyor. Öyle değil mi? Ölenler toprak olur. Toprak ne olur peki? Her şey. Doğanın ve döngünün size sunduğu her şey. Yanınızdaki her şeye karışır ve o kadar dağılır ki, kendini görünmeyecek hale getirir. Ölenleri unutmayın. Onlar çevrenizde ki her şeyde var.  Ama en çokta yeni doğan güneşte. En iyi onun altında hissedilirler. Bunu unutmayın ilerde konuşuruz. Ölenler toprak olur, peki gidenler? Yanınızdan birini alsalar, hiç bilmediğiniz kıyılara bıraksalar - yeni, çok uzak ve çok farklı bir döngü – ne olurdu? Bunun ölümden ne farkı var? Aradığınız damlayı bu isimler okyanusunda nerede bulacaksınız? Artık o damla size ait değil okyanusa aittir tıpkı ölülerin toprağa, döngüye ve doğaya ait olduğu gibi. Irmakta kalmalıydınız. Hep . Denize karışmanın ölümden farkı yok. Okyanustan bahsetmiyorum bile. Ben oranın dilini bilmem. Neyse! Kontrol manyaklarını ve yüzsüzleri alıyorum içime ve yeniden yola çıkıyorum. Güçlüyüm. Zamanı durduruyorum. Her şeyi ince ince yeniden yapıyorum. Yıktığım her yeri en baştan inşa ediyorum. Sıra kendime geldiğinde, acımadan kesiyorum yabani otlarımı. Kafamı çeviriyorum ve bakıyorum insanlara. Şaşırmamak gerek. O kadarda güçlü değilim. Duran sadece kendi zamanım. Onların hayatları çoktan geçmiş ve şekillenmiş oluyor. Ben ise anıları düzelten, ama zaman şeridinin dışında kalmış bir yabancı olarak kalıyorum. Hatıralarında var mıyım? Bilmiyorum. Bilemem. Sorumlusu ise kötülük. Evet. Beni kullanan kötülük. Sonunda dalga geçiyorum. Her zaman, en kötüsüyle. En yukarda durduğumu sandığım yerden çukuru en dibini görebiliyorum. Yanlış . Ben zaten en dipteyim. Bakıyorum, “ ben” oluyorum o en kötüsü. Ha sahiden, sizin ben dediğiniz şey ne? Bilmiyorum. Yine de bunu size anlatabilirdim. Benim ki ne? Bilmiyorum. Ama az çok anlatabildim galiba. Doğrulardan bahsetmiştim, başarılarımda böyle işte, farkındalıktan yoksun, kötü ve geçici.



SON OLARAK


Bu konuşma ve gelecek hiç biri mutlak değil. Ben döngünün önünde duran son nefesim ve ben bitene kadar değişim olacak. Hem dünyada hem bu konuşmada. Dünyayı değiştirmeye çalıştım. Defalarca. Ütopyanın ulaşamadığı hayallerim vardı. Her zaman hedefe ulaşmanız gerekmez. Yavaşlatmak bile zaferdi. Siz hiç dünyanın daha iyi bir yer olduğu bir güne uyandınız mı? Gördüm. Evet. Yaşadıkça. Yalan. Evet. Yalan. Aslında kötülük yok. Dünya iyi. Ben bu yüzden başarısız oldum ve buradayım. Kötü olan bendim. Ya da beynimin illüzyonu. Sadece kavramlara taktığımız isimler zıttı. Kalanları pürüzsüz . Daha fazla kurcalamanın gereği yok. Zaten çok sıkıldım. Devamı gelecek. Gelmek zorunda. Ben kim miyim? Sabuncu. Evet. Basit bir sabuncu. Hayattan tek beklentim bana ayvayla iyi gidecek bir içki vermesi. Ve şimdi izninizle onu aramaya gidiyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder